live in

  1. (hizmetçi vb.) çalıştığı evde yatıp kalkmak/barınmak.
    live out: çalıştığı evden başka yerde oturmak.

    Their butler, cook and chauffeur live in, but the two maids live out.
maddi olanakların elvermiyeceği şekilde yaşamak Verb
sadece kendisi için yaşamak Verb
yatılı bakıcı Noun
topluluk halinde yaşamak Verb
hayali bir dünyada yaşamak Verb
hayal dünyasında yaşamak Verb
hayal görmek Verb
(Br) kendi dairesinde oturmak Verb
aylak ve lüks hayat yaşamak Verb
boş emeller üzerine kurulmuş bir mutluluk içinde yaşamak Verb
möbleli dairede oturmak Verb
lüks hayat sürmek Verb
bir evde kira vermeden oturmak Verb
yüzen evde oturmak Verb
çok dağınık bir hayat sürmek Verb
bol keseden yaşamak Verb
mütevazı kendi halinde küçük bir evde oturmak Verb
sade hayat sürmek Verb
sakin bir hayat sürmek Verb
dar bir çevrede yaşamak Verb
viranede oturmak Verb
mütevazı hayat sürmek Verb
mütevazi bir hayat yaşamak Verb
tabi olarak yaşamak Verb
sersefil hayat sürmek Verb
büyük yoksulluk içinde yaşamak Verb
bolluk içinde yaşamak Verb
biriyle barış ve dostluk içinde yaşamak Verb
yakında oturmak Verb
rahat hayat sürmek Verb
lüks içinde yaşamak Verb
refah içinde yaşamak Verb
hali vakti yerinde olmak Verb
bağımlı yaşamak Verb
büyük yoksulluk içinde yaşamak Verb
paşa gibi yaşamak Verb
konforlu bir hayat sürmek Verb
refah içinde yaşamak Verb
Avrupalı gibi yaşamak Verb
sürgünde yaşamak Verb
sürgün yaşamak Verb
korku içinde yaşamak Verb
korkuyla yaşamak Verb
möbleli dairede oturmak Verb
möbleli dairelerde oturmak Verb
paraları har vurup harman savurarak yaşamak Verb
saltanat sürmek Verb
kulübelerde oturmak Verb
zamanını boşa harcamak Verb
kiralık odalarda oturmak Verb
yokluk ve sefalet içinde yaşamak Verb
dar durumda olmak Verb
birbiriyle iyi geçinmek, kavgasız yaşamak.
aylak ve lüks hayat yaşamak Verb
rahat huzur içinde yaşamak Verb
emekli hayatı yaşamak Verb
tam uyum halinde yaşamak Verb
bolluk içinde yaşamak Verb
zaruret içinde yaşamak Verb
kendi başına yaşamak Verb
yalnız yaşamak Verb
mahrumiyet içinde yaşamak Verb
refah içinde yaşamak Verb
inziva hayatı yaşamak Verb
inziva hayatı yaşamak Verb
nikâhsız olarak karı-koca hayatı yaşamak.
the child of sin: piç, gayrı-meşru çocuk.
tek başına yaşamak Verb
münzevi hayat sürmek Verb
aileden biri olmak Verb
lüks içinde yaşamak Verb
dar durumda olmak Verb
parasızlık çekmek Verb
kırda oturmak Verb
tam bolluk içinde yaşamak Verb
yakın civarda oturmak Verb
İstanbul'a yakın bir yerde oturmak Verb
geçmişte yaşamak Verb
geçmişe takılıp kalmak Verb
geçmişteki olayları atlatamamak Verb
gününü gün etmek, bu gün yeyip yarını düşünmemek.
göze batmadan yaşamak Verb
gölgede kalmak Verb
karanlıkta yaşamak Verb
devamlı yolculuk etmek Verb
Londrada oturmak.
do one's shopping in town: Londradan alışveriş yapmak.
güç zamanlarda yaşamak Verb
büyük yoksulluk içinde yaşamak Verb
feci sefalet içinde yaşamak Verb
Sırça evde oturan taş atmaktan sakınmalıdır: (a) Göreceği karşılıktan incinenler sözlerine/yaptıklarına
dikkat etmelidir; (b) Kendinde bir kusur varken başkalarını aynı kusurla suçlamamalı, (c) Senin yaptıklarını yapanları kınama.
barış ve refah içinde yaşamak.
Tarımsal hammaddelerin, canlı hayvanların, tekstil hammaddelerinin ve yarı mamul malların satışı ile
ilgili aracılar (NACE kodu: 46.11)
Noun, Trades-Professions
bir firmada işletme gücü durumunda olmak Verb
zevkü sefa hayatı yaşamak Verb
sayfiyede sessiz sakin bir hayat sürmek Verb
sayfiyede oturmak Verb

sleep-in ile ayni anlama gelir. iç-, evde yatıp kalkan.
a live-in maid.
iş yerinde oturmayı gerektiren (görev).
(evli olmadığı halde) beraber/aynı evde yaşayan.
She shared the apartment with her live-in boyfriend.